KÜÇÜK FLÜT
Alm., Pickelflöte
Fr., Petit Flüte
İng., Piccolo
İta., Piccolo
Yapıldığı ses : Do veya Re b
Uzunluğu : 31.3 cm.
Çapı : 1.1 cm.
Soluklu bir çalgıdır.
Notası, ikinci çizgi sol açkısı ile yazılır.
Diyapazona göre duyuluşu:
Do Küçük Flüt: Bir sekizli üstten
Re b Küçük Flüt: Bir küçük dokuzlu üstten.
Orkestra ve Armoni Muzikalarında, bir partisi bulunur.
Solo ve eşlik, görevi verilir.
Ses rengi, ince ve yırtıcıdır.
Ses dizisi genişliği:
Çalgının tutuş, çalış durumu ve aranan özellikler Büyük Flüt' te olduğu gibidir. Bu çalgı, yapılışı bakımından Büyük Flütün aynı olup, yalnız ses delikleri kavrağı Büyük Flütünkinden daha küçüktür. Gerçekte, Küçük Flüt adı bu yapılış değişikliğindeki sonucu belirtir. Büyük Flütün yapı yöntemindeki gelişmeler, Küçük Flütün kullanılışından daha önce olduğundan, Küçük Flütün yapısı pek değişikliğe uğramamıştır. Boehm dizgesinde alaşımdan yapılmaktadır.
Trampetle işbirliği yaptığında, askeri duyguları deyi gücü hiç bir soluklu çalgıda yoktur. Kullanılmaya elverişli olan sesleri, orta bölümdekilerdir. Kendisine verilecek çabuk ezgileri, renkli bir deyi ile seslendirir. Senfonik bestelerdeki görevi sınırlıdır. Genellikle, Büyük Flütü bir sekizli yukarıdan katlamakta kullanılır. Böyle olduğu gibi, Obua ve Klarnetlerin katlanmasında da görev verilir. Ses rengi; fırtına seslerini, Trampet eşliğinde askeri bir duyguyu, vurmalı çalgılarla birleştiğinde, Avrupa dışı müzik (Orta ve Uzak Doğu ülkeleriyle ilgili) duygusunu, coşkuyu ve benzeri duyguları başarı ile canlandırabilir. Vuruşlularda içinde olmak üzere, bütün çalgılarla birlikte en değişik ezgilere paydaşlık eder. Her çeşit, bağlı, dilli, diatonik, kromatik ve çabuk ezgilere eşlikte, her çeşit dizi ve dizimlerde çalabilme yeteneği olan Küçük Flüte; solo, çeşitleme ve yetenek gösterilerinde etki bakımından, Do, Sol, Re ve La dizimlerindeki görevler seçilmelidir.
Üflemeli Çalgılar
BÜYÜK FLÜT
Alm., Flöte
Fr., Flute Transversiere
İng., Flute, Modern flute, Transvers flute
İta., Flauto
Yapıldığı ses : Do
Uzunluğu : 67 cm.
Çapı : 1.9 cm.
Soluklu bir çalgıdır.
Notası, ikinci çizgi sol açkısı ile yazılır.
Diyapazona göre duyuluşu aynıdır.
Orkestra ve Armoni Muzikalarında, iki partisi bulunur.
Solo ve eşlik, görevi verilir.
Ses rengi, tatlı deyişli ve çobanlamadır.
Alm., Flöte
Fr., Flute Transversiere
İng., Flute, Modern flute, Transvers flute
İta., Flauto
Yapıldığı ses : Do
Uzunluğu : 67 cm.
Çapı : 1.9 cm.
Soluklu bir çalgıdır.
Notası, ikinci çizgi sol açkısı ile yazılır.
Diyapazona göre duyuluşu aynıdır.
Orkestra ve Armoni Muzikalarında, iki partisi bulunur.
Solo ve eşlik, görevi verilir.
Ses rengi, tatlı deyişli ve çobanlamadır.
- Dosya ekleri
-
- büyük flüt.jpg (13.93 KiB) 37927 kere görüntülendi
NEY
NEY SÖZCÜĞÜNÜN ETİMOLOJİSİ VE NEYİN TARİHÇESİ
Sümerce den Farsça ya geçen nâ veya nay , kamış, kargı anlamlarına da gelen bu çalgının en eski adıdır. Arap toplumunda üflemeli çalgıların hemen tümü için kullanılan mizmâr sözcüğü, (nefes borusu, ses organı anlamında) ney için de kullanılmıştır. Türkçe de ise hemen her zaman ney olarak anılmıştır. Çeşitli Avrupa ülkelerinde de benzer adlarla (örneğin Romanyada naiu adıyla) adlandırılmıştır.
Farsça çalan, icrâ eden anlamına gelen zeden sözcüğünden takılanarak oluşturulan neyzeden bozularak, ney icrâcısı anlamında günümüzde de kullanılan neyzen e dönüşmüştür. Aynı anlamda Arapça kurallarına göre oluşturulan nâyî sözcüğü de kullanılmıştır.
Sümer toplumunda MÖ 5000 yıllarından itibaren kullanıldığı sanılan bu çalgıya ait elimizdeki en eski bulgu, MÖ 2800-3000 yıllarından kalan bugün Amerikada Phledelphia Üniversitesi Müzesi nde sergilenen neydir. Çalgının o dönemlerde de dinsel törenlerde kullanıldığı sanılmaktadır. Assomption rahiplerinden Thibaut un esrârengiz, cezbedici, tatlı ve âhenkli bir ses diye tanımladığı ve şu şekilde şiirleştirdiği ney sadâsı, her dönemde insanları derinden etkilemiş, özellikle dinsel duyguları çağrıştırmıştır:
NEY İN TÜRK TASAVVUF DÜŞÜNCESİ NDEKİ YERİ
Türklerin İslâmlaşma süreci X. yüzyılda başlamıştı. İslâmiyet ile birlikte zaten toplumda var olan mistik düşünce ve anlayış islâmî bir kimliğe bürünerek, Türk tasavvuf anlayışının temellerini oluşturdu. Hoca Ahmet Yesevî, Hacı Bektâş-ı Velî ve Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî bu anlayışın Türk toplum hayatına yerleşmesini sağlamışlardı.
Türklerin İslâmiyetten önceki dinleri olan Şamanizm, Animizm ve Totemizmde de mûsikînin çok önemli rolü vardı. Bu dinlerin tümünde törenler müzik eşliğinde yapılırdı. Örneğin çoğunlukla hâkim olan Şamanizmde kam, baksı veya şaman denilen din adamları ellerinde kopuz ile dolaşır, dînî mesajlarını mûsikî yardımıyla iletirlerdi. İslâmiyette de mûsikîye karşı bir cephe mevcut değildir. İslâm Peygâmberi Hz.Muhammed, Kuran ın güzel sesle ve kâideye müstenîd âhenkle okunmasını öğütlemiştir. Tecvîd ve Kıraat işte bu rağbetin sonucunda doğmuştur ve mûsikî ile yakın ilişkileri vardır.
Türklerin dînî hayatlarında mûsikî her zaman yer almıştır. Özellikle tekke hayatında, âyin ve diğer dînî törenlerde (cem, zikir, deverân vs.) mûsikînin rolü büyükse de bir çok tarîkatin törenlerinde telli çalgıların yer almasına cevâz verilmemiştir. Ancak hemen hemen bütün tarîkatlerin törenlerinde bendir ile birlikte ney yer almıştır.
Bilhassa Mevlevîlikte neyin önemi çok büyüktür. Hz. Mevlânâ Mesnevî sine şu sözlerle başlamıştır:
Bişnev ez ney çün hikâyet mî küned
Ez cüdâyîhâ şikâyet mî küned
Gez neyistân tâ merâ bübrîde end
Ez nefîrem merd ü zen nâlîde end
Sîne hâhem şerha şerha ez firâk
Tâ begûyem şerh-i derd-i iştiyâk
Dinle neyden, zirâ o birşeyler anlatmada
Ayrılıklardan şikâyet etmededir.
Ney der ki: Beni kamışlıktan kopardıklarından beri,
İniltim kadın - erkek herkesi ağlattı.
Ayrılık bağrımı delik deşik eylesin,
Tâ ki aşk derdini anlatabileyim.
Hz. Mevlânâ ya göre mûsikî Allah ın lisânıdır. Yüce yaratıcı Bezm-i Elest te ruhlara mûsikî ile seslenmiştir. Bu sebepten hangi milletten, hangi dilden olurlarsa olsunlar, insanlar mûsikî ile aynı duyguları paylaşabilirler. Hiçbir sanat insan rûhuna mûsikî kadar doğrudan doğruya ve içinden kavrayacak şekilde nüfûz edemez. Mûsikî, son derece değerli bir mânevî temizlenme, ferahlama ve yücelme vâsıtasıdır. Rûhu kir ve paslardan temizlediği gibi, ona batmış olan dikenleri de ayıklayarak tedâvi eder. Mûsikî ile temizlenmeyen rûh yükselemez, aksine yerdeki bayağı ihtiraslara bulaşarak kirlenir ve körelir. Gerçek mûsikî insana hayvânî hisleri hatırlatmak şöyle dursun, ona sonsuz varlık ı hissettirir, sezdirir. Bu sezgiyle onu O na yaklaştırır ve nihâyet ulaştırır. Bunda en etkili ses ise ney sadâsıdır.
Hz. Mevlânâ nın fesefesinde ney, insan-ı kâmil in (yani bir takım merhalelerden geçerek olgunlaşmış insanın) sembolüdür ve aşk derdini anlatmadadır. Benzi sararmış, içi boşalmış, bağrı dağlanarak delikler açılmış, ancak Yüce Yaratıcı nın üflediği nefesle hayat bulan, tıpkı insan gibi geldiği yere özlem duyan ve delik deşik olmuş sînesinden çıkan feryâd ve iniltileri ile insanlara sırlar fısıldayan bir dosttur. Bu sebeple ney, mevlevîlerce kutsanmış ve nây-ı şerîf diye anılmıştır.
Ney hadîs-i râh-ı pür hûn mîküned
Kıssahâ-yı ışk-ı Mecnûn mîküned
Ney, kanla dolu bir yoldan bahsetmede,
Mecnûn un aşkından hikâyeler anlatmadadır.
Âteş-i ışkest keender ney fütâd
Cûşiş-i ışkest keender mey fütâd
Aşk âteşi ki neyin içine düşmüştür,
Aşk coşkunluğu ki meyin içine düşmüştür.
Hem çü ney zehrî vü tiryâkî ki dîd
Hem çü ney demsâz ü müştâkî ki dîd
Ney gibi hem zehir, hem panzehir,
Ney gibi hem hemdem, hem müştâkı kim gördü?
kaynak:TÜRK musıkisi
NEY SÖZCÜĞÜNÜN ETİMOLOJİSİ VE NEYİN TARİHÇESİ
Sümerce den Farsça ya geçen nâ veya nay , kamış, kargı anlamlarına da gelen bu çalgının en eski adıdır. Arap toplumunda üflemeli çalgıların hemen tümü için kullanılan mizmâr sözcüğü, (nefes borusu, ses organı anlamında) ney için de kullanılmıştır. Türkçe de ise hemen her zaman ney olarak anılmıştır. Çeşitli Avrupa ülkelerinde de benzer adlarla (örneğin Romanyada naiu adıyla) adlandırılmıştır.
Farsça çalan, icrâ eden anlamına gelen zeden sözcüğünden takılanarak oluşturulan neyzeden bozularak, ney icrâcısı anlamında günümüzde de kullanılan neyzen e dönüşmüştür. Aynı anlamda Arapça kurallarına göre oluşturulan nâyî sözcüğü de kullanılmıştır.
Sümer toplumunda MÖ 5000 yıllarından itibaren kullanıldığı sanılan bu çalgıya ait elimizdeki en eski bulgu, MÖ 2800-3000 yıllarından kalan bugün Amerikada Phledelphia Üniversitesi Müzesi nde sergilenen neydir. Çalgının o dönemlerde de dinsel törenlerde kullanıldığı sanılmaktadır. Assomption rahiplerinden Thibaut un esrârengiz, cezbedici, tatlı ve âhenkli bir ses diye tanımladığı ve şu şekilde şiirleştirdiği ney sadâsı, her dönemde insanları derinden etkilemiş, özellikle dinsel duyguları çağrıştırmıştır:
NEY İN TÜRK TASAVVUF DÜŞÜNCESİ NDEKİ YERİ
Türklerin İslâmlaşma süreci X. yüzyılda başlamıştı. İslâmiyet ile birlikte zaten toplumda var olan mistik düşünce ve anlayış islâmî bir kimliğe bürünerek, Türk tasavvuf anlayışının temellerini oluşturdu. Hoca Ahmet Yesevî, Hacı Bektâş-ı Velî ve Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî bu anlayışın Türk toplum hayatına yerleşmesini sağlamışlardı.
Türklerin İslâmiyetten önceki dinleri olan Şamanizm, Animizm ve Totemizmde de mûsikînin çok önemli rolü vardı. Bu dinlerin tümünde törenler müzik eşliğinde yapılırdı. Örneğin çoğunlukla hâkim olan Şamanizmde kam, baksı veya şaman denilen din adamları ellerinde kopuz ile dolaşır, dînî mesajlarını mûsikî yardımıyla iletirlerdi. İslâmiyette de mûsikîye karşı bir cephe mevcut değildir. İslâm Peygâmberi Hz.Muhammed, Kuran ın güzel sesle ve kâideye müstenîd âhenkle okunmasını öğütlemiştir. Tecvîd ve Kıraat işte bu rağbetin sonucunda doğmuştur ve mûsikî ile yakın ilişkileri vardır.
Türklerin dînî hayatlarında mûsikî her zaman yer almıştır. Özellikle tekke hayatında, âyin ve diğer dînî törenlerde (cem, zikir, deverân vs.) mûsikînin rolü büyükse de bir çok tarîkatin törenlerinde telli çalgıların yer almasına cevâz verilmemiştir. Ancak hemen hemen bütün tarîkatlerin törenlerinde bendir ile birlikte ney yer almıştır.
Bilhassa Mevlevîlikte neyin önemi çok büyüktür. Hz. Mevlânâ Mesnevî sine şu sözlerle başlamıştır:
Bişnev ez ney çün hikâyet mî küned
Ez cüdâyîhâ şikâyet mî küned
Gez neyistân tâ merâ bübrîde end
Ez nefîrem merd ü zen nâlîde end
Sîne hâhem şerha şerha ez firâk
Tâ begûyem şerh-i derd-i iştiyâk
Dinle neyden, zirâ o birşeyler anlatmada
Ayrılıklardan şikâyet etmededir.
Ney der ki: Beni kamışlıktan kopardıklarından beri,
İniltim kadın - erkek herkesi ağlattı.
Ayrılık bağrımı delik deşik eylesin,
Tâ ki aşk derdini anlatabileyim.
Hz. Mevlânâ ya göre mûsikî Allah ın lisânıdır. Yüce yaratıcı Bezm-i Elest te ruhlara mûsikî ile seslenmiştir. Bu sebepten hangi milletten, hangi dilden olurlarsa olsunlar, insanlar mûsikî ile aynı duyguları paylaşabilirler. Hiçbir sanat insan rûhuna mûsikî kadar doğrudan doğruya ve içinden kavrayacak şekilde nüfûz edemez. Mûsikî, son derece değerli bir mânevî temizlenme, ferahlama ve yücelme vâsıtasıdır. Rûhu kir ve paslardan temizlediği gibi, ona batmış olan dikenleri de ayıklayarak tedâvi eder. Mûsikî ile temizlenmeyen rûh yükselemez, aksine yerdeki bayağı ihtiraslara bulaşarak kirlenir ve körelir. Gerçek mûsikî insana hayvânî hisleri hatırlatmak şöyle dursun, ona sonsuz varlık ı hissettirir, sezdirir. Bu sezgiyle onu O na yaklaştırır ve nihâyet ulaştırır. Bunda en etkili ses ise ney sadâsıdır.
Hz. Mevlânâ nın fesefesinde ney, insan-ı kâmil in (yani bir takım merhalelerden geçerek olgunlaşmış insanın) sembolüdür ve aşk derdini anlatmadadır. Benzi sararmış, içi boşalmış, bağrı dağlanarak delikler açılmış, ancak Yüce Yaratıcı nın üflediği nefesle hayat bulan, tıpkı insan gibi geldiği yere özlem duyan ve delik deşik olmuş sînesinden çıkan feryâd ve iniltileri ile insanlara sırlar fısıldayan bir dosttur. Bu sebeple ney, mevlevîlerce kutsanmış ve nây-ı şerîf diye anılmıştır.
Ney hadîs-i râh-ı pür hûn mîküned
Kıssahâ-yı ışk-ı Mecnûn mîküned
Ney, kanla dolu bir yoldan bahsetmede,
Mecnûn un aşkından hikâyeler anlatmadadır.
Âteş-i ışkest keender ney fütâd
Cûşiş-i ışkest keender mey fütâd
Aşk âteşi ki neyin içine düşmüştür,
Aşk coşkunluğu ki meyin içine düşmüştür.
Hem çü ney zehrî vü tiryâkî ki dîd
Hem çü ney demsâz ü müştâkî ki dîd
Ney gibi hem zehir, hem panzehir,
Ney gibi hem hemdem, hem müştâkı kim gördü?
kaynak:TÜRK musıkisi
- Dosya ekleri
-
- Ney.jpg (4.59 KiB) 37873 kere görüntülendi
Disable